29 Kasım 2011 Salı

deniz kenarı

geçen hafta salı günü yanında uzun süre battaniyeyle gezen ama artık bir paltosu olan nisha'yla deniz kenarına indik. daha doğrusu ben indim, o zaten deniz kenarındaki yurtta kalıyor. bi süre odasında oyalanıp sonra aşağıya inmeye, denize elimizi sokmaya karar verdik. hava bi garip güzeldi, kapalı ama rüzgarsız. normalde kıyıdan yürümeye çalışırken götünüz başınız sümüğünüz ayrı yere uçarken o güne özel bir durgundu hava.
hemen değerlendirmeye karar verdik. plan yeni yerler keşfedip kendimizi otobüse atıp bilmediğimiz bi yerde inmekti ama bi süre sonra bu "yea boşver kıyıda çay içelim"e döndü. evet acıklı hakikaten.

nisha'nın odasında panoya asılı şekilde bunu buldum. gülmekten çişim geldi. nisha'nın nası bi kız olduğunu tam olarak açıklıyor. güne çok planlı başlamaya karar vermiş kesin, kağıt kalem alıp panoya to do list yapıştırmış, ama sonra kalem bitmiş ve devamını getirmektense her şeyden vazgeçmiş.

ve deniz kıyısı. valla orda bi yerde deniz var. görükmüyo ama var. tam ortadaki sarı şey de mutlu köpek. çılgınca yarım saat koştu ordan oraya. yaşlıcaydı da. koko olsaydı keşke diye düşündüm. gerçi mutlu köpek eminim bizim kara bok'a yüz vermezdi eheh.

bu da nisha. çok güzel kız. devamlı uzun sürme çekiyor, yani bunu başarabilmesi bile gözümde onu level 3000 kız yapıyor. ayrıca saçları da hep parıldıyor. oğlan olsam çoktan ilanı aşk etmiş, reddedilmiş, acımdan şiirler yazıyordum.

bunlar da brighton'ın meşhur kahverengi mavi çakılları. bu fotoğrafı çektikten hemen sonra "denize el sokma" planımızı gerçekleştirmeye karar verdik. güyya ne kadar soğuk olacağına bakıcaz, aksi mümkünmüş gibi. neyse yaklaştık yaklaştık elimizi soktuğumuz anda dev bir dalga bizi kıçımıza kadar ıslattı. farklı yönlere koşarak ve çığlık atarak uzaklaştık ama her şey için çok geçti. kös kös eve dönüp çorap değiştirip pantolon kuruttuk. sonra aynı yere geri inip çay içtik. neyse ki mutlu köpek de ordaydı da ordan oraya koşup arada da bize yan gözle bakıp (resmen ona bakıp gülüyor muyuz diye kontrol ediyordu) şımarıklık yapmaya devam etti. güzel bir salı günü oldu.

8 Kasım 2011 Salı

fak yu yörem

Geçen cuma gündüz vakti kafama dan diye burdaki arkadaşlarıma "yea size türk yemeği yapıcam cuma akşamı cohgüzel olcak" dediğim vurdu. Bir anda panik halinde şehirdeki türk marketine attım kendimi. Daha önceden yerini bellemiştim, inanılmaz şekilde kaybolmadan bulmayı başardım. Neyse sonuç olarak market tam bir düşkırıklığıydı. Masala mı istersin, italyan zeytinyağı mı, pakistan nan'ı mı, malezya malı saç boyası mı, ne istersen var fekat türk bişey yok. Dolmades bile yok. Temam haklarını yemeyeceğim bi kaç bişey vardı. Alman türk yoğurdu filan.
Bi de bu alttaki vardı. Yörem tulum. Tulumun da helal olanı varmış, güvenlik mühürüyle falan.


Ve faking 5 pound. Haftalık harçlığımın yarısı falan ediyor. Ama neyse dedim, toplamda sayısı 4 olan canım arkadaşlarım için helal olsun, türk yemeği yesinler ben de o sırada bıyıklarımı sıvazlar kehkeh gülerek "yes veri gut, orrayt?" derim onlara diye düşündüm. Sonra kapağı açtım.


Küflenmiş. Henüz son kullanma tarihi gelmeden.

2 Kasım 2011 Çarşamba