25 Ocak 2012 Çarşamba

param olsa başıma bunlar gelmezdi

bugün yine şehirdeki favori mekanım 99p store'a gittim. zaten rezil bir yer, her şey her yerde ama 0.99 pound'a deterjan ve iyi şampuan alabileceğiniz tek yer. neyse dolanıyorum içerde, iki teyze bi ben aynı rafa bakıyoruz. önce teyzelerden biri beni baya hödük gibi dirsekledi raftan bişey alırken. durdum. sonra ben kolumu uzattım hafifçe aşağı raftan bişey alayım diye, o sırada aynı teyzenin koluna dokunmuş bulundum yanlışlıkla. yemin ederim dokundum ama yani, sadece temas. kadın sıçradı yerinden. baya sıçradı, sonra gözlerini dikti bana. ben de bi yandan töbe diyip bi yandan yaşlı diye sorry dedim. "you're not sorry at all!" diye cevap vermez mi. aboov. "vatdıfak is wrong with you" dedim kadına elimde şampuan. kafasını çevirdi yanındaki kadını da çekiştirerek panik halinde uzaklaştı benden. dedim ya yüzümde bişey var ya kadın düz deli. üç dakika sonra maalesef aynı koridorda tekrar karşılaştık bana bakıp yanındaki kadına lütfen beni burdan götür dedi. artık onu da duyunca sinirlerim bozuldu, o sırada başka dükkanda olan sara'yı aradım dedim gel ya vebaya yakalandım burnum düşüyo ya da burda kaçık var.
yüzümün normal olduğuna kanaat getirdik, o sırada yine 0.99 pound'a yarım kilo yeşil zeytin sattıklarını farkettim dikkatim dağıldı.
bugünüm de böyle geçti.

13 Ocak 2012 Cuma

allah belanı versin kariyer.net

hayır zaten üye olduğum günden beri kabus gibi çöktü üzerime. bir tane doğru dürüst iş ilanı yok, süper kullanışsız bir site, bir de üzerine her hafta "size uygun ilanlar" diye mail gönderiyorlar.
sadece 5 dakika önce gelen mailden alıntılıyorum bana uygun ilanları:

Yem satış asistanı (her akşam tavuk sote)
Sekreter (+19 tane daha bundan)
Baş sekreter (ouv atarlı)
Emekli polis memuru (müge anlı izliyorum şu anda bi saniye)
5188 Asistanı (işte bu en heyecanlısı)
Ofis içi servis ve temizlik görevlisi (yapmadım değil ha aslında)

ağlıcam yemin ederim.
SANA DİYORUM LAN, ADALETİN BU MU? mastır yapıyorum ben kariyer.net, ühühühühü

bi de rauf denktaş mı ölmüş nolmuş?

12 Ocak 2012 Perşembe

vindicate me baby

pazartesi sınava girdik, the sınav. o kadar insanı alacak sınıf olmadığı için spor salonunda yaptılar, kimseyi dışarı çıkarmadılar, masaya kalemden başka bişey koydurmadılar. öss'den daha korkunçtu ve benim kafam titremeye başladı sınavdan yarım saat önce her zaman olduğu gibi. tirtirtir durduramadım, yazık sınıf arkadaşlarım sakinleştirmeye çalıştı. gaz verdiler son 10 dakika. zaten insanların kendi paniklerini bu şekilde sabote ederek hayatta kalıyorum sanırım.
neyse girdik sınava, her konudan 1-2 soru çıkacak diye hepimiz biliyorduk zaten, ona göre hazırlanmıştık. genelde o sene olan olayları teoriye bağlatan sorular sorduklarını da tahmin etmiştik dolayısıyla beklediğimiz bi kaç ana tema vardı; arap baharı, libya, londra ayaklanması, ingiliz grevi, bin ladin, vs.

hatta bin ladin sorusunu o kadar bekliyodum ki o kadar olur yani, rüyalarıma gireyise kadar çalıştım.

sora sora "bin ladin'in bağımsız şekilde yargılanmayıp öldürülmesi iyi mi kötü mü oldu?" diye sordular. fak yu diyerek geçtim soruyu, 2-3 sayfalık cevap veremeyeceğim kadar götten bir soru olduğunu düşünerek. toplam 3 soru cevaplamam gerekiyordu; askeri müdahale sorusu gördüm hah dedim bunu alayım, bi de counter-insurgency, taliban filan hah dedim bunu da alayım. sonra sayfanın en altında son soruyu gördüm; libya! kalkıp elvis dansı yapmak istedim mutluluktan çünkü final essay'ini de aynı konuda yazıyorum hemen hemen, durumu biliyorum. sonra soruyu okudum:

does 2011 NATO intervention in Libya vindicate the concept of "responsibility to protect"?

gözlerim sadece nato, libya, responsibility to protect'i gördü; vuhu tamam dedim. önce ilk iki soruyu cevapladım, libya'yı sona bıraktım bir tabak sufleymişçesine. sonra geçtim libya sorusuna, dedim soruyu bi daha tam okuyayım. baktım baktım sonra gözlerim donuklaştı. vindicate ne demek? kelime kafamın içinde yankılandı yankılandı. hasktir dedim aferin zeynep tam bir gerizekalısın. bildiğim hiç bir kelimeye de benzemiyor, hiç bir anlam çıkaramıyorum kafayı yiyeceğim. bir 15 dakika beynimle boğuştuktan sonra eeeeh cevaplarım yine de ben bu soruyu dedim ve cevapladım da. soruyu cevaplarkenki adrenalimin köpekbalığıyla boğuşan birininki kadar yüksek olduğunu tahmin ediyorum. cevaplamayı bitirdiğimde de kafatasımın içinde rüzgarlar esiyodu.

çıktım dışarı insanlara ağladım vindicate ne demek ne demek bu ne demek diye. büyük çoğunluk ben de bilmiyorum dedikten sonra en son kanadalı kız bişeyler söyledi ama beynim almadı da o anda. sadece ahıııhiğoü gibi sesler çıkarıyodum. sonra sara'lar gelip "ay ne fena oldu kelimeyi mi bilmiyodun, biz de cevaplamadık vindicate ne diye anlamayınca" dediler. "yööö ben cevapladım" diyince önce bi sessizlik oldu, sara kaşlarını kaldırdı sonra sınıfın akıllısı chris "çok badass bi hareket olmuş bu yalnız" dedi. ve işte o an kendimi pencereden atmak istedim, chris bunu diyene kadar tam olarak gerizekalılığımın derecesini kavrayamamıştım, yea olur bence bu cevap diyodum ama o tepkilerden sonra anladım ki baya malım.

korkumdan hala sözlüğe bakamıyorum. allah yardımcım olsun.

6 Ocak 2012 Cuma

house

allam çalışmaktan o kadar sıkıldım ki kendimi kesmek istiyorum. o yüzden bi süre ilgisiz şeyler yapmaya karar verdim. yanımda oturan asyalı çocuk bi süredir kafası dimdik bi şekilde uyuyor, bunu nası başarıyolar hiç anlamış değilim. fotoğrafını çekip meşhur "kütüphanede uyuyan asyalı" blog'una göndermek istiyorum ama yanıma almamışım makinayı, yoksa kurtuluşu yoktu. çaktırmadan baktım bi takım management, marketing kitapları okuyor yazık, onun durumu benden de kötü.

sıkıntıdan bilgisayarımdaki dosyalarda gezinirken, dönemin son dersinde sara'yla çaktırmadan çektiğimiz fotoğrafı buldum. shane bizim bu dönemki hocamızdı, ve kızların her birinin kendisine aşık olmasının dışında bi de house md'ye benzemesi vardı. benim ilk derse yanımdaki isviçreli anakuzusuna (sonradan 28 yaşında olduğunu öğrendim anakuzusunun, ben de hayvanım) "oha ne kadar benziyo" di mi dememin, bi süre sonra sınıfın arkasından "house da bugün çok konuştu"larına dönüştüğünü görünce küçük çaplı bir zafer kazanmış gibi hissettim. nato'yla olan bağlantılarından dolayı, hocalar arasında "nato's bff" diye anılsa ve eski bir asker olsa da; gür sesi, elini masaya vurup konuşması, "bollocks, fok, shit"i bolca kullanması ve dediğin şeyler dünya saçması olsa bile kafasını sallayıp "evet çok haklısın" demesiyle hepimizin gönlünde taht kurdu, bütün kızların kalbini çaldı şeyn.


arkada duran mor kazaklı kız da macar ve konuşmaya başladı mı asla ama ASLA susmak bilmiyordu. allam lütfen bi daha beni o kızla aynı sınıfa koyma, nolursun, masaya çıkıp donumu indirip bağırarak britney spears şarkısı söyleyip kızın kafasına doğru uçan tekme attığımı düşünüyorum her konuşmaya başladığında. akıl sağlım neye uğradığını şaşırıyor.


4 Ocak 2012 Çarşamba

back to the fuckery

krismıs tatilimi duvarlara konuşarak ve grey's anatomy izleyerek geçirdikten sonra büyük sınava 10 gün kaldığını farkettim. farkedip strese girip bi 5 günü daha mutsuz olup daha çok grey's anatomy izleyip patates püresi yiyerek geçirdim. bugün sadece 5 günüm kaldığını farkettim, tam biraz çalışayım bari demişken nato sara'nın biraz önce kampüse döndüğünü öğrendim, bize geldi çay içtik ve komik krismıs anılarını anlattı. önce "vay be ne eğlenmişsin ben kendi kendime konuşmaya başlamıştım" dedim ki o da bana bütün bu eğlence/yemek/aile üçlüsünden sonra bütün sınav/essay şeysini üzerinden atmak için günde bi paket sigara içtiğini anlattı. iyi dedim bi ben değilim "mutsuz ol-çalışma-gelecek hakkında panikle-işe yaramaz hisset" kısır döngüsünün tek kurbanı. kuzeninin krismıs gecesi of çok yedim galiba karnım ağrıyo dedikten yarım saat sonra doğum yapmasına falan güldükten sonra giderken "yarın sabah 8.45te kütüphanenin önünde" diye emretmesiyle kendime geldim. sınava 5 gün kala kendimi nato sara'nın ellerine teslim edeceğim. işe yaramasını umuyorum.

sonra bunu buldum internette. eheh yea evet bu doğru bence de evet diye düşünürken hayatta bu şekilde olup tanıdığım 3-5 kişinin gerizekalı, kuş beyinli ve sümsük olduklarını hatırladım. ne bok yiyeceğini bilmemekle hangi boku yemek istediğini bilip nası yapacağını bilmeyen insanların arasında fark var.

o yüzden bununla bitirmek istiyorum. tenk yu.