22 Şubat 2012 Çarşamba

hiç hoş değil

bu sabah 6da uyandım, derse gitmem lazımdı. zaten hava bok gibiydi, bi de uyanır uyanmaz penceremden polis arabasını ve polis şeridini gördüm. güzel güne başlamak için en gerekli şeyler.
normalde "aa noldu ki" filan deyip kafamı çevirirdim ama bu, bu hafta evimin önünde olan ikinci olay olduğu için neden şerit çektiklerini tahmin ettim.


geçen hafta çarşamba günü, herifin biri sabaha karşı yine şu gördüğünüz alanda bi kızı kıstırıp tecavüze kalkıştı, kız çığlık atınca kaçmış. şimdi bu sabaha karşı yine aynı şey olmuş, 4.40ta başka bi kız polisi arayıp yardım istemiş. verdikleri tarife göre adamlar aynı değil ancak durum baya korkutucu. (haberi de burda) polisin bize anlattığına göre, kızı yere yatırmış, boğuşulmuş, artık ayrıntıları söylemiyorlar ama kız nasıl durumdan sıyrıldı bilmiyorum. ya da sıyrılabildi mi onu da bilmiyorum. devamlı polis dolanıp soru soruyor, 4 civarı çığlık duydunuz mu diyorlar. 17 yaşında gerzek sarhoş ingiliz kızları bi bira içtikten sonra asla anlayamayacağım sebeplerden dolayı çok eğlenerek çığlık attıkları için imdat çığlığıyla gerzek çığlığını ayırdetmenin imkanı yok haliyle ve bu durum beni çok geriyor.
okuldan email geldi, bütün kızlar gelip tecavüz alarmlarını alsınlar diye. iyi dedim en azından bişeyler yapıyolar. demin okul barından geldim, bütün aynı gerzek kızlar tecavüz alarmlarını cırlatıyolar bar bahçesinde, olayların olduğu yerin 50 metre ilerisi falan. bu nası bi gerizekalılık anlamış değilim, anlamak da istemiyorum. bi süre sonra okuldaki 1500 tane ergen gerzek kız devamlı alarmları öttürüp eğlendiği için onlara da eğlence çığlığı muamelesi yapacağız.
biraz akıl istiyorum, biraz. allahın beyinsizleri.

12 Şubat 2012 Pazar

geç kalan kar yazısı

iki hafta önceydi heralde kar yağdığında, ya da bi 10 gün önce. gece 11 gibi falan başladı ve o andan sabah 5e kadar kampüse bir kar histerisi hakimdi. çığlık çığlığa odalarından fırlayan insanlar önlerine gelene kar topu atıp memeli kardankadınlar falan yaptılar gece boyunca. kulak tıkacımı takıp küfrederek uyudum. kar sevmiyorum, hemen aklıma üşüyüp yemek bulamayan hayvanlar geliyor. ablam "hepsinin yuvaları var" diyip 5 yaşındaymışımcasına beni avuttu ama işe yaradı. tilkiler karda avlanırmış da dedi, heralde en çok onlara sökmüyodur zaten soğuk, podufuk kuyruklar.
sabah uyandığımda böyleydi manzara.


sonra derse gitmeden balkonun kenarına bi paket ekmeği parça pinçik edip dizdim. sabahın o saatinde baya ıssızdı ortalık. kar ıssızlığı. dizip gittim. sonra geldiğimde böyle buldum:

heheheh gelmişler, debelenip bütün ekmeği yiyip gitmişler ayak izlerini bırakarak.


sonra gece kar kaplı ön bahçeye tavşanlar geldi biraz gezinip gittiler. ne yediklerini bilmiyorum, bilsem onlara da bişeyler koyucam zira bahçe hala kar kaplı ama saçma sapan bişeyler verip hayvanları zehirleyen gerizekalı olmak istemiyorum. tilkiyi bi kez daha gördüm bu sefer saat üstelik baya erkendi, şöyle bi dolanıp buralarda tır tır yine ormana doğru gözden kayboldu.

evet doğal hayat haberlerinden bugünlük bu kadar.

bi de son zamanlarda bayat diye evde yaşayanların çöpe attığı ekmekleri çöpten toplamaya başladım kuşlara vereyim diye, 30 sene sonra o kadın olucam işte.

9 Şubat 2012 Perşembe

free the children

geçen gün baya tesadüfen bir iş ilanı buldum. free the children diye kanadalı bir stk'nın londra ofisi için yeni mezun koordinatör arıyorlardı. atladım hemen. müthiş iş. neyse başvurdum ama tam zamanlı olduğu ve ben henüz öğrenci olduğum için mülakat için bile ümidim yok, ama yine de başvurdum. iş ilanıyla beraber şu alttaki promosyon videosunu da koymuşlar iki sene öncenin, hemen çok heyecanlandım. böyle şeylere heyecanlanıyorum, böyle insanlarla olmak istiyorum. oryantalist diyorum, gerizekalılar diyorum ama yine de heyecanlanıyorum. yapıcak bişey yok.

2 Şubat 2012 Perşembe

ted med

evde oturduğumda ve feysbuk'ta stalk edicek insan kalmadığında, arada TED konuşmalarını izliyorum. bi de tabi yazmam gereken ödev filan varsa bu konuşmalar daha da cazip geliyor. bizim okulda da TED konuşmaları düzenleyeceklermiş hatta görünce çok sevindim hemen kaydolayım diye sayfalarına baktım ancak motivasyon yazısı gibi bişey istediklerini farkettiğimde kaçarak uzaklaştım. öeh. ota boka motivasyon zırıltısı yazmaktan içim şişti zaten gencecik yaşımda bi de bi konuşma izleyeceğim alt tarafı oturup diye TED'e ne katabilirim diye yazamayacağım. fak of.

neyse gezinirken shawn achor diye bi adamın konuşmasına denk geldim. niye mutsuz oluyoruz, niye mutlu olmayalım ki filan temalı bi konuşma. bilhassa sonlara doğru fazla hızlı ama diyor ki kısaca başarılı olmak mutlu olmak demektir diye düşündüğümüzden mutsuz oluyoruz. o yüzden harvard öğrencileri ne kadar prestijli bi yerde okuduklarını bildikleri halde mutsuz, çünkü bir durumun içine girdiğin anda o durumla cebelleşiyorsun (dersler, sınavlar, yarış) ve aslolanı görmüyorsun. yani ben biraz öyle anladım. ve diyor ki, beyninizi mutlu olmaya eğitebilirsiniz.


bi kaç şey yapmayı öneriyor. sadece 21 gün süreyle her gün yapılırsa beyni en az bi 6-7 aylığına pozitif düşünmeye eğitiyormuşsun, makalelerinden de anladığım kadarıyla.

-her gün bi kağıda minnettar olduğun 3 şeyi yaz
-sosyal çevrende bulunan birine pozitif bir email at.
-her gün 2 dakikalığına meditasyon yapıp hiçbir şey düşünme
-son 24 saatte başına gelen güzel bir şeyi kağıda yaz (yazınca beynin bunu tekrar yaşıyor ve tekrar mutlu oluyormuş)

çok sikko duruyo di mi? bilimsel olarak güyya kanıtlanmış, insanlar pozitif olup daha verimli oluyor üstelik daha çok şey başarıyorlarmış. filan falan. böyle şeyler bana hiç inandırıcı gelmiyor ama denemeye karar verdim. (çünkü yazmam gereken essay'ler var)

sonra kağıda yazayım dedim son 24 saat içinde olan müthiş olayı. dün gece saat 3 sularında tam yatağa gitmeden penceremin önünden tilki geçti. HATTA geçmekle kalmadı geçerken dönüp bana baktı ve gözleri parladı karanlıkta. evet bu oldu. bi süredir hiç bu kadar heyecanlanmamıştım. saylanır mı bilemiyorum. durum biraz acıklı, çünkü pek bir hayatım yok.
gidip mail atçak birini bulayım. (peki buna ablam saylanır mı? 21 mail atınca kızabilir gerçi.)