18 Aralık 2011 Pazar

patetik

Geçen hafta Londra'ya gitmem gerekti (böyle söyleyince havalı oldu). Term paper konumla alakalı bi seminer vardı SOAS'ta, katılayım da azıcık akademik hava soluyayım belki paper'ı yazma şevkim artar diye düşündüm. Bizim şehrin tren istasyonuna geldiğimde 5 milyon kadar kişinin istasyonda beklediğini farkettim, nölüyo dememe kalmadan "tren birine çarptı, özür dileriz biraz bekleyeceksiniz" anonsu yapıldı. oha, ay yazık, çok fena diye düşünen ben istasyonun soğuğunda 2.5 saat ayakta bekledikten sonra "bugünü buldu di mi çarpıcak" diye düşünen bir canavara dönüştüm. insanlar uçaklarını kaçırdı, birbirini tanımayan insanlar titreyerek birbirine sokulup ısınmaya çalıştı. en sonunda yavaş yavaş trenler hareket etmeye başladı. nereye gittiğine bakmadan kendimi birine attım, ellerimin morluğundan korkup. o sırada tatil için ingiltere'nin farklı yerlerine gitmeye çalışan arkadaşlarımla telefonla konuşurken farkettik ki bütün ülke felç olmuş, sadece bir trenin işlememesinden dolayı. çohacaip. neyse bindim trene insanlar birbirini eziyolardı, böyle kriz anları gerçekten çok acayip şeyler, kimsenin umurunda değil bir diğeri, gerçi ingilizler yine sakin. biraları yudumlayıp "fok tis" diyolar genelde sadece. trende 5 milyon kişi olduğundan hamamböcekleri gibi birbirimizin üstüne yapıştık, o sırada baktım trenin ucunda boş koltuklar var bir cam kapının arkasında. First class şeysiymiş ve bomboş. yea gerizekalı bunlar niye oturmuyoruz ki first class boş alt tarafı tren ve ben türküm diyerek kendimi oraya attım. meğer cam ses geçirmiyormuş, dolayısıyla kendimi bütün hamamböcekliğinden soyutlamış oldum (paranın gözü kör olsun). sonra kafamı sağa çevirince şu aşağıdakiyle karşılaştım.

20 pound ceza filan tamam da, neden "prosecution and three months' imprisonment" ama neden? nası oluyor yani tam olarak 20 pound ceza ödeyip bi de 3 ay yatıyo musun? sadece first class'da oturduğun için. HİÇBİ ŞEY ANLAMADIM. ama oturmaya devam ettim, hem ekstra sıcak hem de ses geçirmez. ses geçirmez, bi kere daha söylemek istiyorum, ses geçirmez. yani ağlayan bebek yok, ırkçı kadın yok. ufff şahane.

neyse londra'ya vardığımda saat 9du ve tabi seminer filan kalmadı. o sırada londra underground'ın da tamamen çöktüğünü farkettim ve inek arkeolog simon'ların evine gidebilmemin tek yolunun metro olduğunu düşününce gözlerimden ip ip yaşlar süzüldü ve bir 1.5 saat daha soğukta bekledim. en son eve varabildiğimde saat gece 11di. 2 gün boyunca üşümeye devam ettim.
en son gece yattığım şişme yatağın ucundan yanlışlıkla çıkmış kolumu sabah uyandığımda hissetmediğimi farkettiğimde artık simon'ların evinin de göt dondurucu soğuklukta olduğunu anlayıp kendi sıcak odama dönmeye karar verdim. şimdi bi süredir ısınmaya çalışıyorum.
dönmeden önceki gün de "çentemin içinde ne var" fotoğrafı çektim ablamla konuştuktan sonra. gerçekten patetik oldu ama neyse artık.


1- 350 yıldır kullandığım creative mp3 player. şu ana kadar bi kere bile sorun çıkardığı olmadı. seviyorum ama görenler amanın diyor, ablam da utanıyor sanırım. gerçi ablamın ipod nano'sunu dipslemiş olabilirim, ama valla yine de seviyorum benimkini de.
2- chromium tabletleri. norveç-iranlı eski nato askeri arkadaşım metabolizmayı düzenlediğini ve şeker isteğini tamamen yok ettiğini söyledi. 1.99 pound'a bulup bana da aldırdı. "abur cubur yemeni kesicek bak mucizevi bişey bu" dedi, şu anda ucuzluktan aldığım şekerleri 3er 5er yediğimi göz önünde bulundurursak pek işe yaramış gibi görünmüyor ama bakalım, henüz vazgeçmedim.
3- kalemler. aralarına karışmış bi tane de maskara var, sanıyorum onu da kalem sanıp aldım.
4- londra metrosu için oyster kart.(abla, kıps)
5- okurum diye yanımda getirdiğim 2 kitap. okumadım ühü dicem sanıyosunuz ama okudum eheh. (çünkü götüm tutuşuk)
6- kulak tıkacı. çok seviyorum. çin malı kutusunun üstünde "wish you happy" yazıyor, devamı yok. belirsizlikler içinde bırakan çinliler. kutunun diğer kısmında ablamın daha önce hiç insan eli değmemiş bişey toprağından benim için yapıp getirdiği küçük yıldız var.
7- sümük mendili.
8- paşaport (for kamın pipıl).
9- oda anahtarlarım. bir adet anahtarlığım bile yok anlıyor musun abla :U
10- yine nato askeri arkadaşım sara'nın norveç'ten bana getirip durduğu ve beni bağımlısı yaptığı snus. çok küçük tütün torbaları, köpek dişinizin damağıyla dudak arasında sıkıştırıp 1-2 saat öyle takılıyosunuz. iskandinav yaşlı amca şeyiymiş. türkiye'de olsa hipster şeyi olurdu.

6 yorum:

  1. 1. şu fonu değiştirmeyi düşünebilirsin. (merhaba, benpasif-agresif ablasıyım bu çocuğun.) zor okunuyor çünkü harfler.
    2. salı falan yollıycam sana anahtarlık, bok, püsür.
    3. fotoğraf makinasının hakkını vermiyorsun.
    4. nerdesin kaç gündür?
    5. aylavyu.

    YanıtlaSil
  2. değiştireyim mi fonu? ben güzel görüyorum ekranımda ama ben de pek sevmedim. HAVALI BİŞEY OLSUN İSTİYORUM ANLIYO MUSUN? ama bulamıyorum havalı bişey. :U
    odadayım günlerdir, yeminle ısınmaya çalışıyorum, çohsoğuk. bi de arada şehir kütüphanesine gidiyorum, yemin ederim mahalle bakkalı mı kutuphane mi belli değil, ciyak ciyak çocuklar, bağrışan kadınlar. sen olsan tansiyonun düşerdi.
    aylavyu tu.

    YanıtlaSil
  3. Ay lav dı vörld.

    Fon koyu olunca okumak çok zor. Ablaya rep veriyorum.

    Tütün için diyeceklerim var;
    Sevgili Tütün.

    Birlikte çalıştığım amerikanyalılarda gördüm ben de, kovboydu bizimkiler. Copenhagen kullanıyorlardı. (torbalı ve torbasız olaraktan)

    Bir tanesi sürekli tükürüyordu tütünü. Tükürmek daha iyi diyorlar çünkü zararı azaltıyormuş. Yutunca mideye zarar, ağız kanserinden bahsetmeyeyim bile. Sonuçta tütün çok kaka.

    Şu tüküren adam da ustaydı artık. Metrelerce öteye tükürebiliyordu. Spot on!

    Bir tanesi de tütünü elmacık kemiğinin oraya kadar sokuyordu, şiş duruyordu oraları. Gidip parmağımla bastırıyordum, sanırım göze doğru bir tünel açılmıştı mukozasında.

    YanıtlaSil
  4. ya daha önce kitaplar falan vardı arkada ama sanırım siyah da göz yoruyor, kendi blogumdan da şüpheleniyordum zaten.

    ayrıca biz nedenblog listesinde görünmüyoruz? yeterince gençsel mi diiliz?

    YanıtlaSil
  5. beyaz ya da gri.
    göz yormaz, bakana huzur verir. oh miss.

    YanıtlaSil
  6. evet yapayım beyaz ya da grice bi renk. blog listemde ikiniz de varsınız ama bu biçfeys blogspot bi türlü göstermiyo.

    YanıtlaSil